Kalemimden Kan Damlayan Sessizlik
Ben Aydın Benli, yazar. Sözcüklerin susmayı öğrendiği bir çağda, kelimelere ses olmayı seçmiş bir yazarım. Yıllar boyu susarak öğrendim yazmayı. Konuşsaydım, belki duyulmazdım. Ama yazdım, çünkü bazı hakikatler sadece kalemin ucu kadar keskindir, bazı gerçekler yalnızca sustuğunda haykırır. Susmak aslında en büyük feryattır duyana!
Ben sıradan bir yazarım, fikir işçisiyim lakin sözcüklerim dünyayı değiştiriyor. Kalemim edebiyatla değil, hayatla bilenmiştir. Her satırımın içinde geçmişin gölgesi, geleceğin ihtimali vardır. “Unutulanlar”ı yazarken omzumda on yılların yükü vardı. “Kanlı Ay”da sadece bir cinayeti değil, bir milletin bastırılmış korkularını işledim. “Kanlı Dosyalar”, sadece raflarda değil, zihinlerde tozlanan hakikatlerin kapısını araladı. Yazdığım her romanda, bilinmeyen bir dosyanın kapağını açtım; kimi zaman kendi canımı, kimi zaman başkalarının ruhunu yaktım.
Ben Aydın Benli’yim işte sizden biri adım bilinmese de kitaplarım benden ünlü…
Gecenin sessizliğinde geçmişle konuşan, sabahın ilk ışığında kâğıda kana bulanmış bir cümle bırakan adamım. Kalemim bir silah kadar keskin, vicdanım kadar suskun. Ben satır aralarında büyüdüm. Çocukken kitapların arasında kaybolurdum, büyüdükçe kitapları ben kaybettim. Şimdi ise her kaybolanı bir romana saklıyorum, aşkı yüreğimde yaşar, sevdalarda kaybolurum. Şarkılara söz olur aşıkların dillerine pelesenk olurum, çok sevmiş ama hiç sevilmemiş biri olarak.
Beni anlamak isteyen, cümlelerimin sadece sonuna değil; başındaki sükûta da baksın. Çünkü ben bazen yazmadıklarımla da bağırıyorum. Sabahattin Ali’yim bazen, arada nazım Hikmet, sık sık Yaşar Kemal ve Ömer Seyfettin oluyorum, ben sizden biriyim işte her okurum rengi ne olursa olsun okuduklarında kendi rengini bulur.
Benim hikâyem; devletin, milletin, karanlığın ve en çok da insanın hikâyesidir. Ben kirli dosyaların arkasındaki masum bakışı yazdım. Ben yalnızca roman yazmadım, kurbanların adını hatırlattım. Belki bu yüzden bazıları beni sevmeyecek, ama ben hep yazacağım. Çünkü bazı sözler sadece yazıldığında yaşar.
Adım Aydın Benli.
Ben kelimelerle savaşan bir hafıza işçisiyim ve biliyorum ki, kalemim sustuğu gün, karanlık daha çok konuşacak. Diğerleri gibi öldükten sonra adımda romanlarım kadar hatırlanarak o vakit ölüme daha da yaklaştığımı hissediyorum. Bazen insan vicdanıyla yüzleşir, en büyük mahkeme vicdandır. Vicdanım beni karanlıklara mahkûm etti sebebi iste kendime en çok kötülüğü ettiğim için. Gülen yüzümün arkasında ağlayan bir ikinci yüzüm daha var, beni üzenlerde üzülecek mi? Her insan kendi içinde bir hayat yaşar gerçek hayat odur, görünen hayat yalan dünya dedikleri bir hayattır.
…Ben Aydın Benli. Kelimenin kılıçtan keskin olduğu zamanlardan geldim. Her satırım bir yara, her hikâyem bir ağıttı. Susarak büyüdüm, yazarak konuştum. Çünkü bazı acılar yalnızca mürekkep dökülünce hafifler.
Ben yazdıkça annesiz kalan çocuklar ağlamayı unutmadı. Ben yazdıkça mezar taşları dile gelir.
Ben yazdıkça yıllar önce karanlıkta kaybolmuş bir ses, gecenin tam ortasında “ben buradayım” diyebildi. Ama şunu bilin… Ben de yorgunum. Her satırı yazarken içimde bir şeyler eksiliyor.
Bir karakterin ölümüyle, kendi içimde bir dostumu ve sevgilimi daha gömüyorum. Her gerçek, biraz daha erken çöküyor omuzlarıma. Bazen yalnız kalıyorum… Gecenin sessizliğinde, herkes uyumuşken bir cümle gelip kalbime saplanıyor. O an ne saate bakıyorum ne geçmişe…
Sadece içimde bir yer sızlıyor ve ben kimselere söylemeden o sancıyı satırlara akıtıyorum. O satırları bilmeden okuyor ve kendini buluyor eski takvim yaprakları gibi ve derin bir nefes alıp, gözleri buğulu “keşke” deyip okumaya devam ediyor.
Çünkü ben sadece yazmıyorum… Ben yaşıyorum her kelimeyi. Ben çekilmiş acıların dili, unutulmuş hayatların aynasıyım ve şimdi sana söylüyorum, ey okur…
Eğer bir gün gözlerin bu satırlarda dinlenmek isterse, bil ki ben hâlâ buradayım ya da ölmüş olacağım. Bir kitabın arasında değil sadece… Bir anının ucunda, terk edilmiş bir defterde, yıllar önce yazılıp yırtılmış bir mektubun gölgesinde…
Ben Aydın Benli’yim ve ben yazmazsam, kimse hatırlamaz. Ben susarsam, sen de unutursun. O yüzden ne olursa olsun, bu kalem kırılmayacak.
Çünkü hâlâ yazılmamış bir acı var ve o acı, beni bekliyor… Ben suskunluğumu yazmaya devam edeceğim ta ki hatırlanana kadar. Hoşça kalın.
Aydın Benli