Laiklik Ve Muhafazakarlık Çekişmesi
Türkiye’deki siyasi iklime baktığımızda, en önemli unsurlarında başında din eksenli muhafazakar kesim ve Atatürk merkezli laik kesim gelir ve bu kesimler ikiye ayrılmış ve ülkeyi de ikiye ayırmışlardır. Bu iki kesimin kıyasıya düşmanlığı ve rekabeti yüzünden, ülke gitgide kötüye gidiyor. Eskinin güzellemesini yapmaya gerek yok çünkü geçmişte de bu ülke fakirlikle boğuşuyordu, o zamanlar da tabii ki şu anki gibi teknolojik gelişim ve her şeye ulaşılabilirlik yoktu ama coğrafik olarak bu kadar güzel yerde duran bir ülkenin sorunları yine günümüzdeki sorunlardı. Atatürk – laiklik ile din – muhafazakarlık yani bildiğiniz üzere sağ, sol davaları!
Ülke insanını çocukluktan, yetişkinliğe kadar sürekli belli kalıplara sokmaya çalışan ve bunun rantını kendilerine ama cefasını millete yükleyen bir anlayış on yıllardır devam ediyor. Halkın hatası, kusuru veya bilgisizliğinden yararlanarak, onları yönlendiren bir siyaset var ortada ve her zaman da işe yaratmıştır. Bir taraf laiklik- Kemalizm tarafında saf tutmuş ve kim ne derse desin o görüşün doğru olduğuna inandırılmış, diğer taraf ise muhafazakarlık – din elden gidiyor tarafında saf tutmuş. Ülke insanını anlamak kolay aslında, hangi coğrafyada doğmuşsan, o coğrafyanın kurallarına hareket edeceksin diye kalıplaşmış yazılı olmayan kanunlar var.
C partisi de gelse, A partisi de gelse ülkenin ekonomik, teknolojik gelişim göstermeyeceğinin farkında olan milyonlarca insan vardır ama sırf tuttukları takım şampiyon olsun da ister hakemle, ister federasyonla veya isterse şikeyle olsun hiç fark etmez! İşte siyasette budur aslında, partimiz kazansın da ne pisliğe bulaşırsa bulaşsın mantığındadır. Bunu sağlamak için de bir taraf Kemalizm sopasını elinde tutuyor, bir tarafta din sopasını ve nihayetinde de insanları kutuplaştırarak, kendilerine güzel bir hayat sunan siyasiler ortaya çıkıyor. Yeni nesil de pek farklı değil çünkü sosyal medyanın yönlendirmesi, laiklik elden gidiyor, din elden gidiyor gibi algı ve reklam çalışmalarıyla, bu genç nesli kolaylıkla bir tarafa çekebilirsiniz.
Suç genç nesilde mi, tabii ki hayır çünkü babaları ve aile büyükleri hangi siyasi ve ideolojiye yakınsa, onlar da oraya yakındırlar çoğunlukla. Nihayetinde kimse hizmete bakmaz veya çok azı bakar. Kabul etmesek bile ülke insanımız çok uyanık. Şimdi neden uyanık diye soracaksınız haliyle, insanımız bilgili olmasa bile kandırmada, emek gasp etmede, torpilde, düzenbazlıkta iyidir. Kimsenin işini sağlam yapmadığı bir toplumda, herkesin kayrılmayı istediği bir düzende ise çarklar tam dönmez. Çarkları döner ama fakirlik, yoksulluk devam eder. Suç sadece siyasilerde değil, sonuçta onlar da bizim yani toplum içinden çıkmış insanlar ve halk neyse, siyasiler de odur. Devlet dairelerinde işten nasıl kurtulurum diyen memurlar, işçinin hakkını nasıl keserim diyen patron, zengin ve işverenler, kendi akrabamı ve tanıdıklarımı belediyeye, devlet kurumuna koyarım deyip, torpil kovalayan insanlar olduğu sürece ülke rayına girmez. Hem neden girsin ki azınlık bir grup istedi diye neden düzensizliğin, düzeni bozulsun ki?
Hep Atatürk, hep din demekle bir şeyler düzelmiyor. İki tarafta ülkeyi çeşitli zamanlarda yönetti ve gördüğümüz şu ki iki tarafta aynı ama sadece durdukları yer farklı. Biri gitse, diğeri gelse bile düzensizlik değişmez. Öncelikle ülkeyi rayına koymak için Atatürk ve din temelli siyaseti bir kenara bırakıp, birilerinin kuralları ve kanunlarıyla değil de özgürlük, gelişmişlik kavramlarını gözeterek yola devam edilmeli. Bu çok zor bir durum ama imkansız değil, imkansız olmayan bir durumu da imkanlı yapmak için inanan insanlara ihtiyaç var. Yalandan, riyakarlıktan uzak duran bir toplum inşa etmek elzem olmalı. Bırakın Atatürk ve dini, bırakın artık halka zincir bağlamayı, yeni nesiller de eski nesiller gibi saçmalık dolusu konular için kavga etmesin, fakirlik girdabına düşmesin artık. Bir halk uyanmalı artık, Atatürk ve dini bir kenara bırakmalı. Atatürk’ü sevin sevebildiğiniz kadar, dinci olun sonuna kadar ama bunu bireysel yapın, toplumu kutuplara ayırmayın. Bırakın bir nesil veya nesiller çukurda kalmasın.