Hayata Anlamlı Mı Anlamsız Mı Bakmalı?
Bu soru, Allah’ın varlığı, yokluğu fikrini gündeme getirir.
O’nun yokluğu fikri, amaçsız, serseri bir varlık biçimi ortaya çıkarır.
İnsan, kendini yabancı, serseri, başıboş ve anlamsız hisseder.
Böyle birinden sorumluluk beklenemeyeceği gibi sorumluluk yüklenemezde…
İnsan zayıf bir varlık…
“Niçin?” sorusunun zayıf ve basit hamlesi karşısında bile kaybedebilir…
Anlamsızlığı tercih etmiş birinin “niçin?” sorusuna cevabı yok…
Bu soru, kendi içinde bir anlamlılık ve değeri ifade eder.
Cevap verilmeye başlandığı an, “nasıl?” sorusu anlama kavuşur.
Bu yüzden, “niçin?” sorusuna cevabı olanların, “nasıl?” sorularıyla bir sorunu olmaz.
Evrendeki mutlak akla inanan biri, evrenin mutlak bir ilim üzerine bina edildiğini kabul eder.
Ünlü fizikçi Gerald L. Shroeder evrendeki anlamın farkına varmış, “Tanrı’nın Gizli Yüzü: Bilim Nihai Hakikati Açığa Çıkarıyor”, adlı eserinde şunları söyler:
” Dünyamızda gözlemlediğimiz her şey bir yerdedir. İnsan bir şey yaptığı zaman onu bir yere yapar ve sağlam olması için de mümkün olduğunca yere sabitler. Bu, insanın bir işi yapma tarzıdır.
Tanrı’nın yaratması bunun tam tersidir. Hiç kimsenin kendisi gibi bir yaratma iddiasında bulunamayacağı tarzda Tanrı evreni boşlukta yaratmıştır. Evrenin milyarlarca parçası boşlukta dönmektedir.
Dünyamız boşlukta, güneş sistemleri ve uyduları boşlukta…
Bunları düşüp parçalanmaktan koruyan ise aralarına yerleştirilen çekim gücü…
Bu yaratma tarzı, evrenin kendi dışında planlamalar yapan, kudretini yarattıklarıyla herkese açık bir şekilde gösteren bir Yaratıcısının bulunduğunu gösterir…”
Allah, mutlak yüce değerlerin toplamı…
Değerler, insanın kar ve zarar düşüncesinden uzak, karşısında saygı ile kutsal kabul ettiği ve inandığı ahlaki erdemler…
İnsanın oluş ve kemal derecesi, bu yüce değerlerin gelişimine göre ölçülür.
İnsan türünün varlıksal gelişimi, tarih boyunca bu değerleri güçlendirme yönünde hareket etmiş ve bu değerlere sahip olmakla insan olmaya başlamış…
İnsan ile Allah arasında ortak değerler var…
Bunlar, insanda nispi ve gelişim halinde, Allah’ta ise mutlak ve soyut…
Allah’ın birliğine inanma, insanın bir nevi bu ilahi değerlerle eğitimi…
İnsanın gelişimi bu ilahi değerlere yakınlaşmasına bağlı…
Allah’a yönelmek, tehlikedeki insanın O’nu vesile kılarak çare araması…
Allah’a ibadet etmek, güzellik, iyilik ve hakikat (ki bunlar sanat, ahlak ve bilim olarak tezahür etmişler) gibi fıtri eğilimler…
Başka bir ifadeyle, insan ruhunun dördüncü boyutu ve esasında insanın bilincinden ve kemale talip olmasından doğan varlığının özelliği…