TARİH ŞAHİTTİR Kİ, AFRİKALI NİCE KAHRAMANLAR HAYKIRDI!?
Milyonlarca müslümanın ölümüne neden olan İngiltere’nin 70 yıllık Kraliçesi 2. Elizabeth için Ürdün 7 gün, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Kuveyt ve Lübnan 3’er gün ve Ümman da 1 gün yas ilan etti…
Demek ki, Thomas Edward Lawrence, takma adı ile Arabistanlı Lawrence ruhu hala yaşıyor Arabistan diyarından…
Yazıklar olsun…
… Ve
SENEGALLİ SEMBENE DİYOR Kİ:
Senegal sanat tarihi yazarı, senaristi ve yönetmenidir. 1923 tarihinde doğdu ve 2007 tarihinde öldü. Ancak onu çok özel biri yapan şey; kitapları değil, sadece bir tepki, bir protesto eylemi, onu olduğundan daha ünlü ve çok daha özel bir sanatçı yaptı.
Sembene, 1997 yılında İngiliz Kraliyet Ailesi Özel Onur Ödülü‘ne layık görüldü. 74 yaşındaki yazar, törene katıldı ve kürsüden Kraliçe II. Elizabeth’in yüzüne karşı, dünyayı şok eden şu konuşmayı yaptı ve ödülü almadan salonu terk etti.
Dedi ki:
“Konuşmama İngiliz dilinde devam etmeyeceğim için hepinizden özür dilerim. Sizin topraklarınızdayım ve sizin sahibi olduğunuz sistem içinde, sizin tarafınızdan payelendiriliyorum. Ancak asıl konuşmam kendi öz dilimde olacaktır. Merak edenler, konuşmamın İngiliz diline tercümesini koltuklarında bulabilirler…
İngilizler geldiklerinde ellerinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda ise; bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız vardı…
İngilizlerin dinini, dilini öğrendik. Uzak dünyadan gelen yeni dil ve din bizi hep çalışmak zorunda kalan itaatkâr köleler yaptı. Özgürlük için her karşı geldiğimizde, bizi birbirimizle savaşmak için ikna ettiler ve silah verdiler.
İngilizler gelmeden önce topraklarımızda sadece kavga vardı. İngilizlerin kutsal dini bizim kavgacılığımızı kullandı; evlatlarımızı savaşçı yaptı. Hem de sadece kendi kardeşleriyle savaşan, dünyayı İngiliz dilinden ve İncil’den ibaret sanan vahşi savaşçılar…
Hastalıklar yaydılar.
Ne olduğunu bilmediğimiz içeceklerle bizleri hasta ve zayıf yaptılar. Atalarımızı zincirleyerek büyük şehirlerine köle olarak götürdüler. O büyük binaları, caddeleri, tünelleri ve kiliseleri, insan etinin üzerine inşa ettiler…
Kendilerini temizlemek içinse sanatçılarına fikir adamlarına, “sadece kendilerini kapsayan insan tariflerini” yaptırdılar.
Her çeşit yiyeceklerin büyüdüğü topraklarımıza ilaçlar döktüler. Toprağın altındaki yanıcı siyah cehennem kanı (petrol) için bizleri öldürdüler. Büyük acılar ve ölümcül işkenceler ördüler…
Her gelen gemiden kıyılarımıza hep ikiye bölünmüş tekneler yanaştı. İlk gelenler zulüm ettiler, arkadan gelen arkadaşları zulmü durdurma vaadiyle bizleri ele geçirdiler. Bugün gelenler de aynı sistemle hala işgale devam etmekteler…
Yeni ilaçları, biyolojik silahları ve hastalıkları deneyen gönüllü doktorlarınızı istemiyoruz!
Emperyalist sisteminizde geri dönüşüm ekonomisiyle aslında sömürü olan yiyecek yardımlarınızı kabul etmiyoruz!
Birbirimizi anlamamızı zorlaştıran, şarkılarımızı ve masallarımızı unutturan fakir dilinizi reddediyoruz!
Çağdaş dünya daveti içindeki, bizi zorla şekillendiren yüzeysel sanat kuramlarınıza karşı çıkıyoruz!
Özgürlüğümüzü ilan ediyor, Afrikalı insanlar olarak doğduğumuzu ve Afrikalı ölmek için de bütün Avrupa’yı topraklarımızdan kovuyoruz!
Birbirimizi öldürelim diye bize öğrettiğiniz ırkçılığı, Felsefe adına önümüze sürdüğünüz batının sığ kafalı laflarını, Hukuk adına yaptığınız bütün şovenistliklerinizi ve sanat diye dayattığınız bütün estetik öğretilerinizi Afrika topraklarından silene kadar Afrika sizinle savaşacaktır!
Siz kabul etmeseniz de bir Afrikalı en az dünyanın herhangi bir yerindeki bir batılı kadar onurludur!
İnsan onurlu doğar. Ve hiçbir insanın Kraliçelerin vereceği onura ihtiyacı yoktur!”
… Ve
İMAN ABİDESİ MÜSLÜMAN!
BÜTÜN MÜSLÜMANLARA ÖRNEK BİR MÜCADELE İNSANI!
Şehit Seyyid Kutub diyor ki:
“Müslüman, sadece Allah’a teslim olur. Müslümanın cesareti, imanının göstergesidir.”
Büyük İslam alimi, müfessir, şehid Mısırlı Seyyid Kutup (r.a) özür dilerse af edileceği haberi üzerine diyor ki:
İdama giderken zalim Cemal Abd’ul- Nasır’a mühteşem cevabı:
“Eğer Allah kanunu ile mahkum edilmişsem ben Hakk’ın hükmüne razıyım. Eğer batıl kanunlarla mahkum olmuşsam ondan çok daha üstün bir düşünceye sahip olduğum için batıldan ve münafıklardan merhamet dilemem. Allah’a şükürler olsun ki, on beş sene cihad ettikten sonra bu mertebeye ulaştım. Ben Allah yolunda yaptığım iş için asla özür dilemem. Namaz’da Allah’ın birliğine şehadet eden parmağım asla bir Tağut’un hükmünü onaylayan tek bir harf bile yazmayacaktır.” diyordu.
Büyuk İslam alimi Seyyid Kutub 29 Ağustos 1966 tarihinde idama giderken:
Allah şehadetini kabul ve makbul eylesin inşaallah!
Cemal Abdunnanasır tarafından zulme uğrayarak idama mahkum edilen Seyyid Kutub, idam sehpasına götürülürken Ezher Müftüsü Kelime-i Şehadet getirmesi için telkinde bulunur. Seyyid Kutup Müftü’ye dönerek:
“Sen bu komediyi tamamlayan son figüransın der. Çünkü sen o kelime ile Ezher’den maaş alıyorsun. Ben o kelime için ipe yürüyorum.”
… Ve
TRABLUSGARP KAHRAMANI ÖMER MUHTAR
Ömer Muhtar, 1853 yılında Libya’da dünyaya geldi. Libya’daki en büyük Arap kabileleri arasında sayılan Gays ailesine mensuptu. İlk eğitimini babasından aldı.
Dini öğrenim gördü ve El-Kasr’daki Senusi tarikatının lideri olan Ömer Muhtar, İtalyanların 1911 yılında Libya’ya çıkarma yapması üzerine Osmanlı subayları ve Senusi Şeyhi Ahmed eş-Şerif es-Senusi önderliğinde başlayan direniş hareketine gönüllü olarak katıldı.
Uşi Antlaşması ile Osmanlı Devleti’nin Libya üzerindeki hakimiyeti sona erdi. İtalyan yönetiminin Trablusgarp’taki milliyetçi kuvvetler ve Berka’daki Senusilerle yaptığı uzlaşma görüşmeleri sonuçsuz kaldı ve Ömer Muhtar 1922 tarihinde İtalya’da, iktidara gelen Faşistlerin Libya’yı sömürgeleştirme politikasına karşı 1923 tarihinde Berka’da yeni direniş hareketi başlattı.
Cebel’ül-Ahdar’da yaşayan aşiretlerden topladığı gerilla güçleriyle baskınlar gerçekleştirdi. Bedevi köylülerin yardımıyla direnişini 1931 tarihine kadar sürdürdü. 11 Eylül 1931 tarihinde bir çatışmada yaralanarak İtalyanlara esir düştü. General Rodolfo Graziani’nin başkanlığında bir savaş mahkemesince ölüme mahkûm edildi ve Saluk’ta idam edilerek şehid edildi!
Ömer Muhtar Mahkemede:
İtalyan Hakim, idam kararı vermeden önce Ömer Muhtar’a sorar:
İtalyan Devleti’ne karşı savaştınız mı?
Ömer Muhtar:
Evet
İnsanları İtalyan Devleti’ne karşı savaşmaya teşvik ettiniz mi?
Ömer Muhtar:
Evet
İtalya’ya karşı kaç yıl savaştınız?
Ömer Muhtar:
Yaklaşık 20 yıl
Yaptıklarından dolayı pişman mısınız?
Ömer Muhtar:
Hayır
İdam edileceğinizi biliyor musunuz?
Ömer Muhtar:
Evet
Hakim şaşırdı:
Sizin gibi birisi için böyle bir son, çok üzücü!
Bunu duyan Ömer Muhtar şöyle dedi:
Tam tersi! Bu, hayatımın sonu için en güzel yol.
Hakim daha sonra,
Mücahidlere cihadı durdurmalarını emreden bir emirname yazması halinde
O’nu beraat ettirmek ve ülke dışına sürgüne göndermek istedi. Bunun üzerine Ömer Muhtar,
O meşhur sözlerini söyledi:
“Her Namaz’da Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed (s.a.v)’in de O’nun Resulü olduğuna şehadet eden parmaklarım, asla yanlış bir şey yazamaz!
Bizler teslim olamayız. Ya kazanırız ya da ölürüz!”
Biz ölsekte kazanırız ve siz kaybedersiniz.
Fakat acı olan siz bunu ancak öldüğünüzde anlarsınız ve bunun size bir faydası olmaz!
Ömer Muhtar’ı rahmetle anıyoruz!
Ömer Muhtar’dan bir hatıra:
Ömer Muhtar, hanımı vefat ettiğinde ağladı.
Kendisine neden ağladığı sorulduğunda şöyle dedi:
“Libya’yı işgal eden İtalyanlara karşı sürdürdüğüm savaşlardan her döndüğümde, hanımım evin (çadırın) kapısını girmem için yukarıya doğru kaldırarak açardı.
Kendisine neden böyle yaptığını sorduğumda şöyle derdi:
“Daima başın dik durasın ve hiçbir şey önünde eğilmeyesin diye…”
Her büyük erkeğin arkasında büyük bir kadın vardır.
Sürekli kocasının başını eğdirip itibarsızlaştırmak, erkeği kölesi haline getirmek isteyen, Feminizm’in kölesi olmuş modern kadınlar için pek anlam ifade etmez bu asil tavır!..
Rabbim eşlerimize, hanelerimize her daim bu muhabbet ve şuuru ihsan eylesin!
Mehmet Bozkurt,
Eğitimci İlahiyatçı Araştırmacı Yazar