TÜRKİYE’NİN AB’YE ORTAK OLMA MÜCADELESİ
Malumunuz üzere, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik süreci, 1963 yılında Türkiye’nin Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ortaklık antlaşması imzalamasıyla başlayan ve 1987 yılında tam üyeliğe başvurmasıyla ivme kazanan süreçtir. 1999 yılında AB üyeleri tarafından aday olarak kabul edilen Türkiye, 2005 yılında tam üyelik müzakerelerine başladı …
Onca çabalara rağmen AB’ye ortak ülkeler arasında Türkiye’nin hala yer almaması sizce garip değil mi? Bu üyeliğe Yunanistan, Fransa ile beraber bir kaç ülkenin destek vermesine karşın, bu süreçte arpa boyu yol alamamanın bir sır olmadığı kesin. Herkesin bu konuda kapsamlı olmasa da , bilgi sahibi olduğu kuşkusuz…
Bu sürecin her seferinde hedefe ulaşmak üzere iken akamete uğraması sizce bir talihsizlik olabilir mi; bence değil. Tabi bu benim naçizane görüşüm. Bu sürece bilinçli olarak birilerinin çomak soktuğu ve bir şekilde engellenmesi gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken vahim bir konudur…
12 Eylül 1981 Askeri Darbesi ile 15 Temuz 2016 sivil kalkışma ve benzeri olumsuzlukların bu akamete neden olan olgular dan bir kaçı olduğu gerçeği gün gibi ortada… Oysa Türkiye’nin Kopenhag kriterlerine itirazsız bir entegrasyona gideceği, bu konuda son derece ciddi bir tutum içinde olduğu bilinmedik bir şey değil. Buna rağmen, AB’nin bunu bile bile gözardı etmesi ile birlikte bu ortaklık konusunda çekimser bir politika izlemesi, yahut bahaneler öne sürmesi, insanın aklına ister istemez acaba buna geçmişten gelen bir kuyruk acısı mı etken gibi bir düşünce geliyor
Öyle ya yıllarca atalarımız; adamların topraklarında at koşturup, ülkelerini feth etmişler. Nazlanmaları bundan mütevellit olabilir.
Kopenhag Kriterlerinin özümüze ve milli yapımıza uygunsuzluğu gerçeği mevcut iken; buna rağmen bu ortaklığa girme arzumuzun devam etmesi, ödünler vererek üyelik konusunda ısrarcı bir tutum içinde olmamızın bir yarar sağlamaması gerçekten üzücü.
Türkiye’nin zaten heterojen bir yapıya sahip olduğunun bilindiği, bunun yasalarla da güvence altında tutulduğu,öteden beri etnisite bir problemin var olmadığı, herkesin yasalar karşında eşit olduğu AB’ye ya tam olarak deklare edilmedi, yada onlara kendimizi ifade edemedik. Bir başka olasılıkta ,bazı güçler tarafından bir şekilde kötü engellendik…
Evet, öne sürülen Ekonomik, Politik, Sosyal kriterlerin onların indinde bir seyri tatmin edici bulunmamış olabilir; ama, Türkiye’nin bu ortaklığa kabul edilme konusunda AB’ye olan bir inanç tesisi,eminim bu tatminsizliği bertaraf edebilirdi. Her ne kadar bu kriterler milli yapımıza ters düşsede, Türkiye’nin ortaklık konusunda bir takım ödünler vereceğinden kuşkum yoktur.
Hoş, bunca fedakarlıklara rağmen AB’nin hala Türkiye’yi ortaklığa dahil etmemekteki ısrarcılığı devam ediyorsa, veya edecekse bunun da pek önemli bir kayıp olacağını sanmıyorum. Başka alternatifler üreterek, farklı platformlarda varlık ortaya koyabiliriz;yahut yolumuza tek başımıza da devam edebiliriz.Yeter ki tüm değerlerimize sahip çıkıp, milli birlik ve bütünlüğümüzü sağlam temeller üzerinde inşa etmeyi şiiar edinelim…