HAYATIN İÇİNDE
Hepimiz günü gelince babamızı annemizi eşimiz çocuğumuzu kayıp ediyoruz.
Doğanın kuralı bu!….
Hepimiz günü gelince babamızı annemiz çocuğumuzu alıp kuruduğumuzun üstüne kendimizden ekleyip suyumuza teslim edip çekiliyoruz.
Yaşam sahnesinden kural bu!…..
Ölümlü bedenlerimizi toprak olmasının ardında ruhumuzun olum sözlüğünün özü buradaki,
kim diye bilir ki baba, anne, ata ölümlüdür yok olur..
Yeter ki devir aldığımız mirasın değerini bilelim sahip çıkalım!…
Nesiller boyu bırakıp babamızdan atamız da annemizde damıtık özü alacağız ki kuruya bilelim!…
Kuruyacağız ki soyumuza ilete bilelim günümüz geldiğinde.
İlete bilelim ki;…
Suyumuzun birikimi artarak sürsün gelişe bilsin.
Adam olarak insan olarak yaşama hem bilsin soyumuzu hem hak etsin hem de yapa bilsin.
Adam gibi insan gibi yaşamayı bilelim hak edip yapa bilelim ki insanoğlu gelişsin kısır döngülerde tıkalı bir ömre tıkalı kalmasın.
Elde ettiğimiz tüm değerleri hakkı ile yaşayalım soyumuz bize minnet duysun..
Bu insanlık için böyle olduğuna göre..
Dünyamız içinde geçerli olan bir döngüdür.
Dünyamızı geleceğimiz olan bizden sonraki nesillere bırakmak için natürel, temiz ve hijyen bir çevre bırak maliyiz.
Yaşam suremizde; çevreye, suya, ormana, ırmaklara, akar sulara, denizlere, yaylalarımıza sanki yarın bize lazım olacakmış gibi yelecek nesillerimize aldığımız gibi teslim etme zorunluluğumuzun olduğunu kendimize bir görev olarak hissetmememiz gerektiğini mutlaka ama mutlaka unutma maliyiz….
Nasıl çocuklarımıza maddi ve toprak miras bırakmak için toplum olarak bir yarış halinde isek.
Doğamız ve tabiatımız ve çevremiz içinde ayni hassasiyete olmamız için bir görev olduğunu unutma maliyiz
Ancak bu gibi duşunce ve ödevleri yapan yapmaya çalışan ve uygulamak için uğraşan toplumlar medei aydın ve geleceği olan nesiller yetiştirmek için geleceği hak etmiş bir toplum olur….