Zamanı Aşan Yapılar: Mısır Piramitlerine Yolculuk
Yıllardır gitmek isteyip de nasip olmayan bir hayalimdi Mısır. Sonunda 10 günlük iznimi bu büyülü topraklara ayırarak, tarihin en görkemli yapılarından biri olan Giza Piramitleri ile yüz yüze geldim.
Adını kitaplardan, filmlerden, belgesellerden bildiğimiz bu taş devleri canlı görmek tarif edilemez bir duyguydu.
Mısır denince ilk akla gelen yapılar hiç kuşkusuz piramitlerdir.
Keops Piramidi, bu eşsiz üçlü arasında en büyüğü. Öylesine büyük ki, yüzyıllarca dünyanın en yüksek yapısı unvanını taşıdı. 4.500 yıl önce inşa edilmesine rağmen hâlâ ayakta ve Antik Dünyanın Yedi Harikası arasında günümüze ulaşan tek eser.
Giza platosunda yer alan bu piramitler, yalnızca mimarlık değil, aynı zamanda matematik ve astronomi dehasının ürünüdür. Örneğin, Keops Piramidi’nin her kenarı 52 derecelik mükemmel bir eğimle inşa edilmiştir.
Bu muazzam yapıları inşa edenler sadece işçiler değil, aynı zamanda mühendis, mimar ve bilge insanlardı. Bunların en meşhuru İmhotep adlı mimardı. Sakkara’daki ilk basamaklı piramidi tasarlayan İmhotep, günümüzde bile bilimselliği saygıyla anılmaktadır.
Ancak piramitler sadece taş yığınları değildir. Mısır inancına göre bu yapılar, ölen firavunun ruhunun göğe, tanrıların yanına yükselmesini sağlamak için inşa edilmiş kutsal geçitler olarak bilinmekte hatta bu piramitlerin içindeki dar geçitlerin bir kısmı gökyüzünde belli yıldız kümelerine yönlendirilmiştir. Firavunun bedeniyle birlikte eşyaları, altınları, hatta yiyecekleriyle gömülmesi, öteki dünyada da hüküm sürmeye devam edeceğine olan inançtan kaynaklandığı da notlarımın arasına girdi.
Bu kutsal alanlar, 1979’da UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edildi. Ancak ne yazık ki bu korunma statüsüne rağmen tehditler hâlâ sürüyor. Kahire’nin hızla büyümesi, hava kirliliği, kaçak taş ocakları ve yasadışı atık dökümü, piramitlerin taşlarını aşındırıyor. Hatta Google Earth üzerinden bile görülebilecek kadar büyük çukurlar açıldığı tespit edildi. 2011’deki Mısırdaki karışıklıkların ardından turizm düşmüş, bu da piramitlerin korunmasına ayrılan bütçeyi etkilemişti. Şimdi ziyaretçi sayısı yeni yeni artmaya tekrar başlamış.
UNESCO bu süreçte birçok kez devreye girerek, örneğin piramitler ile Sakkara arasında inşa edilmek istenen otoyolun güzergâhını değiştirtirmiş ve bugünlerde Kahire’nin altından geçmesi planlanan bir tünel projesi gündemde imiş. Ancak uzmanlar bu tür projelerin piramitlerin yapısal bütünlüğünü tehdit edebileceği uyarısını yapıyor.
Tüm bu sorunlara rağmen piramitler hâlâ dimdik ayakta. Ama değişmez değiller. Onları gelecek nesillere aktarmak için sadece hayranlık duymak yetmez; korumak da gerekir ki günümüzde sadece bir kaçı kalmış ve bir neslin tarihini acısı ve tatlısı ile yansıtıyor ve bizlere ibretlikler sunuyor.
Piramitleri görmek beni derinden etkiledi; her taşında binlerce yıllık bir hikâyenin izini gördüm. Etrafındaki deve gezileri ve fotoğraf çekimleri, daha düzenli ve makul bir ücretle sunulursa, bu büyüleyici deneyim daha da anlam kazanacaktır. Elbette böylesine bir mirasın çevre temizliği de özenle yapılmalıdır.
Eğer bir gün tarihin kalbine dokunmak, geçmişle göz göze gelmek isterseniz, rotanızı mutlaka Giza’ya çevirin.