EL ALİM
سُبْحَانَكَ لاَعِلْمَ لَنَاۤ اِلاَّ مَاعَلَّمْتَنَاۤ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
“Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki sen, ilmi ve hikmeti her şeyi kuşatan Alim-i Hakîmsin.” (Bakara, 2/32).
Kuşkusuz ilmin mutlak sahibi yüce Allah’tır… Alim olan odur. Bunun dışında kimsenin alim olduğundan söz edilemez…
Bir insan, ne kadar bilgi açısından donanımlı olduğunu iddia etse de; mutlaka bilemediği çok şeyleri vardır. Bir profesör, bir çobana; bir çoban bir profesöre göre cahildir. Bu söz baz alındığında, her insan her şeyi bilemez, her insan, her bilgiye ulaşamaz… Allah’tan başka, kimsenin her bilgiye vakıf olma yetisi yoktur…
Bir filozof, “Bilgim öyle bir yere ulaştı ki; nihayetinde bilgisiz olduğumun farkına vara bildim “demekle hem ilmin sonsuzluğuna; hem onun cümlesine sahip olabilmenin imkânsızlığına vurgu yapmıştır…
Allah’ın ilmi, ucu bucağı, görülmeyen bir derya gibidir. Bu, insan aklının değerlendirebileceği, havsalasının alabileceği yahut ölçebileceği bir şey değildir…
İnsan; ancak ilmin asıl sahibi olan Allah’ın izniyle, yine onun tarafından verilen istidadı kadar faydalanabilir…
Şimdi tutup Albert Einstein veya Nikola Teslanın veya Karl Marx ‘ın alim olduğunu söylerseniz; bundan ne kadar yanlışlık içinde olduğunuza dair; yukarıda yazılı bulunan mezkûr ayet üzerinde tefekkür etmeniz yeterli gelecektir sanırım…
Zişuur bir varlığın alim olabilmesi için, onun sahip olduğu var sayılan ilmin alemşümul olması gerekir.. Peki yer yüzünde öyle bir varlıktan söz edilebilir mi..?
Bir çok varsayımlarla, hipotez veya teorilerle bir yerlere ulaşmak, yahut doğru bilgiler elde edebilmek mi insanı alim yapar..!
Binlerce yıllar dan, ta günümüze kadar doğru sanılan bilgilerin; sonradan yanlışlıkları gün yüzüne çıkmamış mıdır. Çok basit bir örnek. Daha düne kadar tıp dünyasında yumurtanın zararlı doğru kabul edilirken; şimdi faydalarından bahsediliyor. Nitekim bu konuda bir profesörün çıkıp televizyon kanallarından “Huzurunuzda, yumurtadan özür diliyorum “sözüyle bizleri gülümsetmesini hatırlayanlar vardır muhakkak…
Herkes her şeyi bilemez. Şayet öyle olsaydı, bugün Allah’ın olan ilminin varlığı hakkında bir şey söylemek mümkün olmazdı…Hal böyle iken ,acz-i beşeri diye bir şeyden söz edilebilir miydi? Bu olmadığı zaman da insanın; kendisini yaratan Allah’a karşı kul olduğunu unutup; bunun sonucunda kendisine yükletilen vazife ve sorumluluklarından sıyrılarak, kendisine bir muafiyet statüsü biçecekti. İşte böyle bir durum, Maazallah, gaflete düşmek gibi bir hal-i pürmelali tezahür ettirir di ki ; bu hiç de tasvip edilecek bir eylem veya söylem olmazdı…
Bir parça bir şeyler bilmek insanı alim yapmaz . Mesela çok şey bildiğini bilen biri, geleceğe dair bilgileri bize tastamam verebilir mi..?Oysa Allah’ın ilmi her tarafı her yanı kuşatmıştır.O geleceği de, geçmişi de bilir; hatta o gelmiş ve geleceği aynı anda bilir,ve sonsuz kudretiyle, tükenmez iradesiyle nüfuz eder .
O halde kimsenin alim’im deme lüksü yoktur.El-Alim olan Allah’tır.