Reaksiyonlar, eğilimler doğrultusunda tezahür eder… Çünkü eğilimlerin çıkış yeri Beyin’dir. Beyin reaksiyonlara tabi değildir. O yüzden, ezkaza işlenen bir suç; teamüden işlenen suça nazaran daha hafiftir.
Var oluş nedeni beyin konseyi tarafından kararlaştırılan bir fiilin; organizmanın ilgili organına ulaşması sonucu vücuda gelmişse, elbette bunun cezası, suçun türüne göre bir muameleyi hukuk platformuna çıkartır. Vuku bulan menfi bir fiilin doğurduğu” nedamet” “olgusu, bu iki kavramın sentezine sebep teşkil eder. Yani başka bir deyişle, ikisinden birinin, bir menfi durumla tezahürü, pişmanlığı söz konusu yapar. Pişmanlık çoğu zaman telafisi olmayan bir halet-i ruhiyedir. Keşkelerin Ayyuka çıktığı bu durum; hiç bir insanın tasvibine sunulacak kadar değer arz etmemektedir. Sebep sonuç ilişkileri kendi doğal yapısında determine edilmiş bu sisteme tenakuz bir davranışı monte etmeye çalışmak, öznel veya nesnel bir tahribatı yaşam platformuna dâhil eder. Yüce Allah tarafından cuz-i iradesi tasarrufuna bırakılan insanoğlunun; akli melekler ışığında davranışlar sergilemesi; sübjektif hissiyatını mantık süzgecinden geçirmesi gerekir.
Bu davranışların doğuracağı müspet veya menfi; çevresel tüm yankıların muhasebesi iyi yapılmalıdır. Yani suç kişisel de olsa; toplumun her kesimine etkileşimi kaçınılmazdır. Tıpkı suya atılan bir taşın oluşmasına sebep olduğu küçük bir dairenin, büyüyüp, çoğalarak her tarafa yayılması gibi. Bütün bunlar demek oluyor ki, kişi kendisinden sorumlu olduğu kadar; yaşadığı muhitte karşı da sorumludur. Muhataba atılacak bir tokadın; muhatap tarafından iadesi, yukarıda bahsedilen determine konseptlere münhasır durumdur. Sözün özüne dönersek, bu doğal konseptler içinde bir yaşamın tesisi herkes için en hayırlı olanıdır. Bu üç günlük dünyada asıl olan, hiç suç işlememek; bu gök Kubbe altında hoş bir seda bırakmaktır…