Aşk İmanın Özgürlük Bedeli Midir?
Aşk, nedensiz tek şeydir ve “niçin?” diye sorulmaz…
O an, anlamsızlığa büründüğü için insan kendini bir türlü manaya döküp lafza dönüştüremez…
Lafız kaybolur anlamsızlığa bürünür…
İnsan varlık atölyesinde iken aşk ile var edilip noktalanmış…
Söküp atmak imkânsız onu, yapışmış, kaderine dönüşmüş bir kere…
Yaşam boyunca onunla devinir ve tutkuya dönüşür…
İnsan tutku, Tanrı kudrettir, diyen Spinoza’nın sözündeki tutku, aşkın duygusu…
İnsan bu duygu ile maşukuna yönelir ve amaçsal biçimde devinir…
Amacını gerçekleştirdiği oranda sevinci ve kederi yaşar…
Kudreti tutkulu olan sevinci, tutkusuz olan ise kederi…
Ona göre Tanrı en büyük kudret ve aşkın kendisi…
Mumun ateşinde yanıp kül olmak isteyen kelebek misali insan da Allah ile bir olmak, üflenmiş ruhunu teslim etmek üzere sürekli O’na yönelir…
Bu yönelmenin özü güvendir…
İman, güvenle bir olunca “Allah imana, iman Allah’adır” manası çıkar ve bu da “Allah aşktır, aşk imandır.” lafzına dönüşür…
Bu dönüşüm sayesinde insan kendini özgür hisseder, görünenlere ruhunu teslim etmez, sahibi olan yaratıcıya teslim eder ancak…
Aşksız iman başkasına esir olmak, özü yitirmek, özgürlüğünü kaybetmek, imansız aşk ise kendine esir olmak, kendini kaybetmektir…
Bu yüzden iman aşkın özgürlük bedelidir…
Bedeli ödenmemiş bedendeki ruh, kirlenir ve saflığını yitirir…
Çünkü iman ile aşk, hem bedene hem de ruha, bir saflık, arılık, duruluk ve asalet katar, ruhu her türlü gösterişten, gururdan, kibirden korur…
Onların koruması, gizliliği miktarınca olup açıktan, görünürlükten kaçındığı miktarda değer kazanır…
Tıpkı yerin derinliğinde saklı elmas ve inci gibi…
Açıkta kalmak her zaman örselenmek, değer yitirmektir…
Ulaşılan her şey zamanla değerini yitirir…
Değerler zirvedir, zirveden indikçe değer düşer…
Bu yüzden sayıca az olan kartallar, zirveyi sever ve yüksekte uçar…
Aşk, sevgi tomurcuğu şeklinde açar…
Açtıkça etrafını adeta büyüler, cazibe merkezi haline gelir…
“(Musa’yı), sandığa koy, suya at; su onu sahile bıraksın; onu benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacaktır. Gözümün önünde yetiştirilmen için senin üzerine tarafımdan bir sevgi attım.” (20/Taha suresi, 39)
Sevgi tomurcuğu bebek Musa’nın öz benliğinde Firavun’un eşine yönelik bir cazibe merkezi haline gelirken, aşka dönüşen bu sevgi daha sonraki yıllarda yine Firavun’un eşi için imana dönüşür…
Aşk, tat aramak, sevgi ise sığınak aramaktır…
Aşk, aç bir düşkünün yemek yiyişi, sevgi ise yabancı ülkede dildaş bulmaktır…
İnsan aşkla sevgi tohumunu büyütür, olgunlaştırır…
Bu sevgi aşkı dizginler, onu bencillikten, bireysellikten uzaklaştırır, ona ilahi bir boyut kazandırır…
İlahi bir boyut kazanınca aşk…
İman sarayının meleğine dönüşür… İmanın Firdevs’inde kanat çırpar…
Ruhun Tuba ağacında yuva yapar ve ruhun derinliklerinde bengisu nehirleri çağlar…
Zümrüt yapraklı ağaçlarda güzel kokulu meyveler, çiçekler boy verir…
İpek döşemeli yerler, tahtlar, saraylar gözleri adeta büyüler ve bayram yerine çevirir…