BAHAR İÇİN İTTİFAK…
Bazı metinlerde geçen “ kendinden zuhur” tabiri –önceleri- bana çok garip görünmüştü.
Ne zaman ki Münazarattaki“Görüyorsunuz ki lema’at-ı müteferrik tele’lü’e başlıyor.”( Ayrı yerlerdeki parıltılar görünmeye başlıyorlar.) ( Münazarat 10) İfadelerine bir de o gözle bakınca ne denilmek istendiğini anlar gibi oldum.
Hani “Aziz Üstad” Said Nursi’nin, bir kısım “ağabeylere” ve “talebelere”, her iskân mahallinde bir “Medrese-i Nuriye” açma “tavsiyesine” dikkat edince bile aynı ruh ve manayı görmek mümkündür.
Çok meşhur bir atalarsözü var hani: “Bir çiçekle bahar gelmez.”
Bütün hâl ve tavırlar için anlaşılan ve “kullanılan” ifade, bazı şartlar için pek yanlıştır.
“Bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir kumandanı, bir kumandan bir orduyu, bir ordu ise bir milleti kurtarır.” beyanı ne güne durur.
Önce bir çiçek açar.
Dikkat edin SADECE bir çiçek.
Sonra çiçekler sarar ağacı; tek bir ağacı bahar hullelerini giydirir.
Daha sonra da bütün ormanı donatır renk cümbüşüyle.
Gelen bahardır zira.
O renk halitasına giden yolun başlangıcını yapan ve açan tek ÇİÇEKTİR.
“ Çiçekler baharda vücutpezir olur.”
Demek ki “o tek çiçek” baharın müjdecisi, habercisi ve “zemin ihzar”cısıdır.
“Demek bu hizmetimizle o mukaddes çiçeklere zemin ihzar ediyoruz.” ( Mektubat)
Çiçek gündoğumunda da olsa, gün batımında da olsa gönülleri bir mıknatıs gibi kendine çekecektir; çekmelidir.
Ama “İttihat cehl ile olmaz” ifadesi buraya baksa da daha muhtevalı olduğundan başka bir yazıya bırakalım.