YA İMHA YA İNŞA
Kainat ve insan oluşu tamama erdirmiş değildir. Kainat her türlü hareketlilik ve canlılığıyla vahiy almaya devam ederken insan da var oluşundan bugüne ve sonuna dek oluşunu yenilenme ve katma evreleriyle devam ettirecektir.
Vahiy, kainat ve insan üzerinden her türlü canlı ve yeni…
Akıl/irade ve yetilerle işbirliği halindeki insan, iradesine ket vurulmasına müsaade etmediği sürece, var oluş serüvenine anlam ve kıymet kazandıracak. Nitekim yüklendiği amacı da katabildiği anlam ve önemine endeksli kılacak.
“Gökleri ve yeri doğru bir amaç için yaratmıştır.” (Zümer/5)
“Yoksa sizi, boşu boşuna, amaçsız yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?” (Mü’minun/115)
Evet muhakkak ki anlamı bulan insanın, amacı da buna endeksli bir şekilde var olacak dedik. Bu süreç onun inşa süreci olacak aksi durumda akıl sahibi ve evrenin efendisi olan insan da diyalektik aleyhine işleyecek.
Kendinde olanları süreç içerisinde kaybederken, anlamsal varlığını imha ettiğinin son kertede farkına dahi varamayacak. Tutsak düşünce ve duygulara hapsolunan, irade dışı bir konumlanma ve biçimlenmedir bu. Bu oluştan ziyade erime ve imha sürecidir. Tüm insani erdem ve vasıfları kaybetme doğrultusunda insanı sefil olma durumudur. Kurgulanan ve tasarlanan düşünce dünyasında etken ve hür mevcudiyetini kaybetmiş bilinçlerin yaşadığı mutluluklar dahi estetik olmaktan öteye geçemiyor.
Yaşama sokulan yapay mutluluk zeminleri ve kurguları, simülasyonda yaşatıyor adeta. Düşünce ve hissiyat dünyası tekelleşen insan, var oluşunu bu manada bir nebze ilerletemezken, aslında imha ediyor kendini.
Binbir türlü muhteşem yaşam argümanları sunan kainat; hür olmayan beden ve zihinlerde tüm hükmünü kaybediyor. Tüm bunlar, insanın imha edilişinin sihirli formülüdür. Kabuğunu kıramayan insan, küçüklü büyüklü ehl-i keyf zümrenin kapanında yaşam sürüyor.
Özgür iradelerle anlam bulacak, kıymet kazanacak insan, inşa olacağı yerde tutsak zihinlerde imha ediyor kendini.
İnşa olacağı yerde imha…!
Oysa insana inşa yaraşır…