Karizmatikliğin Sorunsalı
Karizmatikliğin olumlu etkisi olduğu kadar olumsuz etkisi de olmaktadır. Özellikle birey olmayı (kul) bilmeyenler karizmatikliğin kölesi durumuna gelebiliyorlar. İnsan birey olmayı başaramayınca varlığını bir başkasına bağlayarak var olmaya çalışır. Bunun içinde bazı kutsallar üretmeye başlarlar. Karizmatik lider, karizmatik toplum, ideolojik körlük, kişilik kültü ve kült yapıların oluşmasına neden olabiliyorlar.
Karizmatik liderliğin nirvanasını Hint dinlerinde, Şia’da ve faşist ideolojilerde çok net görebiliyoruz. Efsane lider olmadan kurtuluşun mümkün olmayacağını söylerler, lider ile varlıklarını korurlar. O liderin sayesinde bugün hayatta olduklarını düşünürler. Bundan dolayı liderin her dediği doğrudur ve ona hiçbir şekilde itaatsizlik yapılamaz. Sorgusuz sualsiz lidere itaat edilir. Böylece bir kişilik kültü oluşur.
Bu durum, liderin olağanüstü yeteneklere sahip olduğu ve her zaman haklı olduğu düşüncesine dayanır. Kişilik kültleri, takipçilerin bireysel eleştirilerini bastırmasına ve liderin düşüncesine koşulsuz uyum sağlamalarına neden olabilir. Siyasetçiler, sanatçılar, popüler kişiler veya bazı dini gruplar tarafından üretilen kutsal! şahsiyetleri örnek verebiliriz.
Karizmatik toplumlarda kutsal bir toplum kimliği oluşturulur. Bu toplum yeryüzünün en güçlü, en değerli, en mücadeleci topluluğudur. Yeryüzündeki güzelliklerin sebebi bu toplumun varlığıyla ilişkili olduğunu iddia ederler. Yahudi milletini ve milliyetçilik yapan diğer toplumları bu açıdan düşünebiliriz. Bu toplumun kimliğine ve yaşantısına göre yaşamak zorunludur, çünkü en doğru yaşantıyı bunlar yaşıyor. Bunlar gibi olmayanlarda toplumdan dışlanır ve alt tabakada yaşamaya mahkum olur.
Bu durum inanç çeşitlerinde de görülür. Hristiyanlık’da Katolik ve Protestanlık, İslam’da Haricilik karizmatik toplum özelliğini yansıtır. Özellikle kült yapılar dışarıya kapalı toplumlardır. Dışarıdan birini ya almazlar, alırlarsa da kendileri tek tek seçerek alırlar. Birçok dini grup aslında böyle davranır ama kült yapı olduğunun farkında değildir.
Kısacası birey olmayı öğrenemeyen insanlar kült yapılara meyilli olabiliyorlar, hatta kült yapı olmadan hareket edemiyorlar. Çünkü kendi başına var olamayanlar var olmak için ideolojik körlüğe mahkum olmak zorunda hissederler. Halbuki var olmanın yolu kölelikten, bağımlılıktan, birine etiket olmaktan geçmiyor.
Allah’a hakkıyla kul olmasını bilirsek kimsenin etiketine ihtiyacımız kalmaz. Çünkü Allah, insana kulluk bilincini öğretiyor. Böylece hem karakterimize uygun bir hayat yaşamış oluruz hem de toplum içinde kalarak insanların hayatına dokunmaya devam edebiliriz.
Mücahit Güler