İdris-i Bitlisi’nin Farsça kaleme aldığı; Osmanlı’nın sekiz dönemini anlatan,Türkçede Sekiz Cennet anlamını taşıyan ölümsüz eseridir. Adında da anlaşıldığı gibi Osmanlı’nın sekiz dönemini cennet olarak anlatması, bize Osmanlının; mahiyetinde bulunan herkese nasıl, din, dil cins ayırmadan eşit mesafede adalet sağladığı görülmektedir. İdris-i Bitisi; Safevi tehlikesine karşı, Yavuz Sultan Selime yazdığı tezkire ile kendisine Doğu ve Güney Doğunun ilhakı konusunda dilekte bulunmuş, tüm bölge halkının Osmanlıya bağlanmasında etkin rol oynamıştır. Bu konudaki çaba ve gayretleri Yavuz Sultan Selimin nazar-ı dikkatini çekmiş, kendisini önemli mevkilere getirmiştir.
Burada anlatmak istediğim, Osmanlının bazı muhalif yazarların aksine; adalet anlayışından tavizkar olmadığı, tüm tebasına karşı fark gözetmeksizin eşit mesafede yaklaşım arz ettiği inkar edilemeyecek kadar bariz ve gerçektir. Bunun aksini yazmak, yahut anlatmak tarihi gerçekleri çarpıtmaktan başka bir şey değildir. Hoşumuza gitsin veya gitmesin, bazen adaletin tesisi için bir sertliğin tahakkuku kaçınılmaz olabiliyor. Yani bir vücudun selameti için, kangren olmuş bir kolun kesilmesi gerekebilir. Bu Osmanlı karşıtı yazarların, zaman zaman Padişahları karalama söylemleri kendi tarihlerine duydukları bir antipatiden başka bir şey değildir.
Mesela Yavuz’un binlerce aleviyi çöllerde kurda kuşa yem ettiği bu söylemler arasındadır… Oysa, hiç de öyle olmadığını, gerek tarihi, gerek başka kaynaklardan ön yargı olmadan öğrenmek mümkün. Burada sapla samanın birbirinden doğru olarak ayrılması gerekir. Bir kere Yeniçeriler içinde Bektaşi, Alevi askerler de vardı…Bunlar Safavilere, Şah İsmaile ve onun ordusundaki kızılbaşlara karşı savaşıyorlardı. Burada doğru bir tanımlama yapılacak olursa öyle her Kızılbaşı, Alevi diye tanımlamak doğru değildir. İllaki o devirlerde savaşan tarafların kendilerince bir zafer beklentisi içinde olmaları doğaldır. Bu konuda herkes önlerindeki engelleri bertaraf etmek için ellerinden geleni yapacaklardır. Zaten olması gereken konjonktür de budur.
Bazı kaynaklarda İdris-i Bitlisi’nin bir hain olduğu söylense de, onun, seçimini Yavuz’dan yana yapmasından dolayı hedef haline getirildiğini biliyoruz… Peki kimdir bu zat, isterseniz gelin onu kısaca tanımaya çalışalım. İdris-i Bitlisî veya Bitlisli İdris (1452-57 – 1520), Osmanlı devlet adamı olan bu mümtaz şahsiyet, çok yönlü bir bilim ve siyaset adamıdır. Özellikle Yavuz Sultan Selim devrinde Osmanlı Devleti’nin doğu siyasetinde rol oynamıştır. Tıp kozmografya, felsefe, tasavvuf, siyaset, ahlâk ve tarih gibi değişik alanlarda, çoğu Farsça olmak üzere Arapça ve Türkçe telif, tercüme ve şerh niteliğinde birçok eserleri vardır. Asıl ününü Osmanlı sultanı II. Bayezid’in emri ile Farsça kaleme aldığı, tarih alanındaki Heşt Behişt adlı eseri ile elde etmiştir. Bu eserle, Osmanlı tarih yazıcılığında İran ekolünü başlatmış; tarihe edebiyatı sokup süslü yazma geleneğinin ilk temsilcisi olmuştur… Bazı kaynaklarda “Bitlisî” denmesinden ötürü Bitlis’te doğduğu öne sürülür; bazılarında ise babasının Akkoyunlu sarayında bulunmasından dolayı Diyarbakır’da doğduğu rivayet edilir.
20 Ağustos 2022
0 Yorum
91 Görüntülenme
SEKİZ CENNET (Heşt Behişt)
tarafından Mustafa Kaplan
İdris-i Bitlisi’nin Farsça kaleme aldığı; Osmanlı’nın sekiz dönemini anlatan,Türkçede Sekiz Cennet anlamını taşıyan ölümsüz eseridir. Adında da anlaşıldığı gibi Osmanlı’nın sekiz dönemini cennet olarak anlatması, bize Osmanlının; mahiyetinde bulunan herkese nasıl, din, dil cins ayırmadan eşit mesafede adalet sağladığı görülmektedir. İdris-i Bitisi; Safevi tehlikesine karşı, Yavuz Sultan Selime yazdığı tezkire ile kendisine Doğu ve Güney... Devamı