Zulme Sessiz Kalmak, Zulmün Ortaklığıdır
Zulüm, her yerde zulümdür.
İsrail’in Filistin’e uyguladığı katliamlar tüm dünyanın gözleri önünde cereyan ederken, kimse çıkıp sessizliğini sorgulamıyor. Ancak aynı dünya, Çin’in Uygurlara yönelik sistematik baskı ve zulmüne karşı yıllardır üç maymunu oynuyor.
Bu çifte standardın mantığı basit: İsrail küçük ve görece daha zayıf bir aktör olarak görülür; Çin ise ekonomik ve askeri olarak devasa güçtür.
Yani güç dengesi, adalet ve vicdanın önüne geçiyor.
Ama zulmün gücü veya büyüklüğü yoktur. Zulüm, zulümdür.
Bir insanın kanı, başka bir insanın ırkı, dini veya kültürü fark etmez; acı, acıdır, haksızlık haksızlıktır.
—
1. Sessizlik, Zulme Ortaklıktır
Zalime karşı susmak, zalimin elini güçlendirir.
Bir zalim için en korkunç silah, halkların veya devletlerin sessizliğidir.
Sessizlik, zulmün meşruiyet kazanmasına katkı sağlar.
Sessizlik, zulmün normalleşmesini getirir.
Hz. Ali (r.a.)’ın sözünü hatırlayalım:
> “Zulme sessiz kalmak, zalimin yanında durmaktır.”
Yani bir nebze ses çıkarmamak, zulmün onaylanması demektir.
—
2. Her İnsan İnsan İçin Sorumludur
Filistinlilere karşı hissettiğimiz öfke ve acıyı, Doğu Türkistan’daki kardeşlerimiz için de hissetmek zorundayız.
Din, dil veya mezhep farkı zulmün meşruiyetini artırmaz.
Bir Müslüman, Hristiyan veya Ateist fark etmeksizin; insan olan herkesin zulme karşı bir görevi vardır.
Bu, sadece vicdani bir görev değil; insanlığın ortak sorumluluğudur.
Çünkü zulme karşı sessiz kalan, zalimin yanında durmuş olur.
—
3. Çifte Standardın Tehlikesi
Bazı devletler ve toplumlar İsrail’e tepki gösterip, Çin’e sessiz kalıyor.
Bu tutum, iki açıdan tehlikelidir:
1. Adaletin selefi bozuyor: İnsanlar, zulmün kimden geldiğine bakıyor ve vicdanını esnetiyor.
2. Zalimi cesaretlendiriyor: Çin gibi büyük güçler, sessizliğin farkında ve baskı politikalarını sürdürmekte özgür hissediyor.