Siyasetçilerimiz, Siyasetin Neresindedir?
Siyaset; halk adına düşünmek, halk için karar almak ve halkın geleceğini omuzlamak demektir. En yalın hâliyle siyaset, bir emanet işidir. Peki bugün sorulması gereken asıl soru şudur:
Siyasetçilerimiz bu emanetin neresindedir?
Kâğıt üzerinde hepsi siyasetin merkezindedir. Meclis kürsülerinde, ekranlarda, afişlerde, nutuklarda…
Ama siyaset yalnızca konuşmak değildir. Siyaset, duymaktır.
Siyaset yalnızca vaat etmek değildir. Siyaset, taşın altına elini koymaktır.
Bugün siyasetçilerimizin önemli bir kısmı, siyasetin ruhundan çok vitriniyle ilgilenmektedir. Halkın derdi, çoğu zaman bir seçim malzemesine indirgenmekte; yoksulluk istatistiğe, adalet temenniye, liyakat ise slogana dönüşmektedir.
Oysa siyaset;
Makamı yükseltmek değil, insanı yüceltmek işidir.
Koltuğu korumak değil, onuru korumak meselesidir.
Rakibi alt etmek değil, milleti ayağa kaldırmak sanatıdır.
Siyasetin tam ortasında olması gerekenler, maalesef çoğu zaman gölgesinde dolaşmayı tercih ediyor. Risk almadan, bedel ödemeden, konfor alanını terk etmeden “hizmet” üretilemeyeceğini görmek istemiyorlar.
Çünkü gerçek siyaset fedakârlık ister.
Gerçek siyaset, alkıştan önce hesap verebilirlik ister.
Bir başka acı gerçek daha var:
Siyaset, bazıları için artık bir meslek, hatta bir geçim kapısı hâline gelmiştir. Oysa siyaset bir meslek değil, bir sorumluluktur. Maaşla değil, vicdanla icra edilmelidir.
Halkın siyasetten uzaklaştığı söyleniyor. Hayır!
Halk siyasetten değil, siyasetsizlikten yoruldu.
Samimiyetsizlikten, kibirden, halktan kopuk dilden bıktı.
Şunu açıkça ifade edelim:
Millet; bağıranı değil, anlayanı;
parmak sallayanı değil, el uzatanı;
her şeyi bilen edasıyla konuşanı değil, derdiyle dertleneni istiyor.
Eğer siyasetçilerimiz gerçekten siyasetin neresinde olduklarını merak ediyorlarsa, aynaya değil sokağa baksınlar.
Pazara, hastaneye, okula, adliye koridorlarına…
Orada siyaset vardır.
Orada gerçek vardır.
Orada milletin kalbi atmaktadır.
Ve unutulmamalıdır ki:
Siyaset, halktan yükselmediği sürece sadece gürültüdür.
Halkla buluştuğunda ise tarihe yön verir.
Kalemin namusuna inanarak söylüyorum:
Bu millet, siyaseti hak ediyor;
ama siyaset de artık bu millete layık olmak zorunda.