Benimle Alay Ettiler, Sonra Ben Oldum
Başkalarının kahkahaları, sizi yok etmek için mi yoksa var etmek için mi çınlar?
Bir lise koridorunda, sıradan bir öğle arasında, bir çocuğun şiir defterini elinden alıp yüksek sesle okuyanların alaycı gülüşlerini düşünün. Ya da bir toplantıda “saçma” diye küçümsenen fikrin, yıllar sonra bir devrim yarattığını…
Tarih, alay edilenlerin zaferlerinin izleriyle dolu…
Peki o kahkahalar, gerçekten bir “güçsüzlük” ilanı mı, yoksa farkında olmadan ateşledikleri bir yangının kıvılcımı mı?
Sokrates’i zehirleyenler, Galileo’yu susturanlar, Van Gogh’u “deli” diye yaftalayanlar… Hepsi, anlamadıkları şeyi yok sayma refleksiyle hareket etti.
Freud’un deyimiyle, “İnsan, bilinçdışı korkularını bastırmak için ötekini aşağılar.”
Gündelik hayatta bu, bir ofiste farklı giyinen çalışana yöneltilen şakalarda, bir mahallede “garip” bulunan tutkulu bir müzisyende kendini gösterir.
Alay, aslında bir korku tepkisidir. Kontrol edemediğimiz, anlamlandıramadığımız şey, bizi tehdit eder.
Peki ya o tehdit, aslında kendi sıradanlığımızın aynasıysa?
Nietzsche, “Zayıf olan, güçlüyü yıkmak için onu ‘kötü’ ilan eder” der.
Ancak ironik olan şu: Tarih, “kötü” ilan edilenlerin omuzlarında yükselir.
Kopernik, Dünya’nın döndüğünü söylediğinde alay konusu oldu. Kafka, ölüm döşeğinde bile yazılarını yakmayı vasiyet etti çünkü kimsenin onu ciddiye almayacağını düşünüyordu. Bugünse onlar, insanlığın ufkunu genişleten isimler.
Antik Yunan’da “pharmakon” kavramı hem zehir hem panzehir anlamına gelir. Alay da öyle: Sizi ya öldürür ya da diriltir.
Alay edilenlerin zaferi, bir intikam değil, kendini gerçekleştirme sürecidir.
Bir çocuğun kekemeliği, onu yazmaya ittiğinde (Winston Churchill), bir gencin “çirkin” denilen yüzü, sinema perdesinde efsane olduğunda (Marlon Brando), alayın gücü tersine döner.
Jung’un “Gölge” teorisi burada devreye girer: Reddettiğimiz parçalarımız, en büyük potansiyelimizi barındırır. Alay edilen yönünüz, sizi tamamlayan gizli bir hazine olabilir.
Modern dünya, “kabul görmek” için kuralları sıkı sıkıya dayatıyor.
Popüler kültürün kalıpları, algoritmaların dayattığı trendler…
Ama unutmayın!
Sıra dışı olan her şey, önce dirençle karşılaşır. Reddedilmek, bir ödül değil, bir onay işaretidir.
Bir sosyal medya fenomeninin dediği gibi: “Bana güldüklerinde, ‘İşte buradayım!’ diye bağırıyorum sessizce.”
Peki ya siz?
Size “garip” dediklerinde, içinizdeki ses sustu mu yoksa güçlendi mi?
Birinin sizi küçümsemesi, sizde korku mu yoksa isyana dönüştü?
Belki de onlar sizinle alay ederken, aslında sizi kendi korkularının sınırlarına hapsetmeye çalışıyordu.
Şimdi, bir an durun!
Alay edilen o yönünüze bakın! O şiir defterini, o “garip” fikri, o farklı duruşunuzu…
Onları bir zafer sembolüne dönüştürmek için ne bekliyorsunuz?
Unutmayın!
Tüm kahkahalar, bir gün sizin hikâyenizin arka plan müziği olacak.
Çünkü tarih, cesaretle kendini ortaya koyanların ellerinde şekillenir.
“Önce seni görmezden gelirler. Sonra sana gülerler. Sonra seninle savaşırlar. Sonra sen kazanırsın.”(Mahatma Gandhi)

28 Mayıs 2025
0 Yorum
10 Görüntülenme
Benimle Alay Ettiler, Sonra Ben Oldum
tarafından Seyfettin Budak
Benimle Alay Ettiler, Sonra Ben Oldum Başkalarının kahkahaları, sizi yok etmek için mi yoksa var etmek için mi çınlar? Bir lise koridorunda, sıradan bir öğle arasında, bir çocuğun şiir defterini elinden alıp yüksek sesle okuyanların alaycı gülüşlerini düşünün. Ya da bir toplantıda “saçma” diye küçümsenen fikrin, yıllar sonra bir devrim yarattığını… Tarih, alay edilenlerin zaferlerinin... Devamı