Kur’an Tükenmez Bir Hazinedir
Başlı başına bir bilim olan Kur’an’ın; aynı zamanda beşeri bir pusula, bir yol haritası olduğu dikkatle incelenip, tetkik edilirse
bariz bir şekilde tüm ihtişamıyla zuhur eder.
Batı; onca buluşun kaynağı olan Kur’an’a daha fazla ilgi göstermesi boşuna değildir.
Bu konuda derin araştırmalar yapılsa, Kur’an’ın ne büyük bir mucize olduğu, fenni ve gayrı fenni tüm ilimlere nasıl ışık saçtığı görülecektir.
Mesela Rahman suresi 55/20) ile Furkan süresindeki 53.ayet mealinde, iki suyu birbirine karışmaktan koruyan bir engelden söz edilmektedir.
Kaptan Cousteau(Kusto) adındaki bir deniz kaşifi; tevafuk sonucu bulduğu, yukarıda zikri geçen iki denizle ilgili buluşunu bir İslam alimine söylemesi üzerine, Kur’an’da bazı sure ve ayetlerde bahsi geçiyor cevabını almasıyla müslüman oluşu söylentiler arasında…
Esin kaynağı Kuran olan her nevi icat’ı, kendine mal edip, piyasaya süren ecnebinin bu inkarcı tutumu, müslümanların Kur’an’a olan ilgisizliği yüzündendir.
Kur’an; yaşam platformunda hak ettiği statüye çıkarılmaz’sa, nimetlerinden faydalanmak gibi bir hakkı zayi etmemiz tesadüfi olmasa gerek.
Bediüzzaman’ın; “Kur’an gibi baki bir bürhan varken; başka bürhanlar aramın akıllara sıklettir ,” demesi yabana atılacak Bir söz olabilir mi?
Duvara süs diye asılıp, ayda yılda bir hatırla’nınca, üstünkörü okunacak olması, asla beklentilere karşılık vermez.
Lokman Hekim, İbni Sina, Farabi, İbni Haldun, Musa Bin Cebir (Cebir hesabını bulan İslam alimi) gibi daha nice alimlerin bu ilimleri hangi kaynaktan aldıkları gözler önünde değil mi?
Eğe sahip çıkıp, Batı’nın bizden çaldıklarını almaya kalkışır sak ;onlara ait bilim adına bir şey kalmaz…
Ne yazık ki okumuyor, gerekli alakayı göstere’miyoruz. Oysa; kıymeti ölçülemez boyutlarda olan bu muhteşem hazineden yansıyan nurların alemşumul olması hasebiyle, Alem-i cismani den; Alem-i ruhani ye olacak zorunlu yolculuk koridorunda sağlıklı bir çıkış için birer meşale hükmüne haiz olduğu düşünen akıl için bir hikmet-İlahidir.