Toksik Diziler, Toksik Zihinler, Toksik Hayatlar…!
Bu konuyla ilgili yaklaşık 2 yıl önce “Diziler İnsanları Zehirliyor” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Sanırım bu konuyu tekrardan gündemimize almamız gerekiyor. Çünkü dizi sektörü iğrençleşmekte sınır tanımıyor. Bir eğitimci olarak bu konuya tekrardan dikkat çekmeye çalışacağım.
Dizi sektörü iyice çığrından çıktı. Popüler dizilere baktığımızda her türlü iğrençliği ve ahlaksızlığı içinde barındırdığını görüyoruz. Uyuşturucu, şiddet, alkol, tecavüz ve daha nice iğrençlikler… Bu rezalet durum şimdiye kadar aile dizileri içerisinde vardı. Aileyi ve aile bağlarını yok eden bu dizi sektörü, kancayı gençlerimize attı. Hızını alamayan toksik(zehirli) zihinli dizi sektörü, bu iğrençliği lise dizilerinde de göstermeye başladı.
Son çıkan lise dizilerine baktığımızda insanın aklı dumura uğruyor. Dizi yapımcılarının genişliğini anlamak mümkün değil… Bunların ahlaki genişliğini imara açacak olursak dünya ölçeğinde bir genişlikle karşı karşıya kalırız. Bu dizi yapımcılarının tek derdi para olunca insanın nefsini, şehvetini tahrik eden, akılları körelten ne varsa dizilere konu olarak ekliyorlar. İnsanlık ve gençlik umurlarında değil, para gelsin ne olursa olsun ‘banane’ mantığında hareket ediyorlar.
Duy Beni, Tozluyaka, GHBG ve bunlardan önceki lise dizileri de aynı şekilde gençliği yok ediyor. Fakat bu üç dizi diğerlerine açık ara fark attı. Okul bahçesinde uyuşturucu, madde ve alkol bağımlılığı, tecavüz, striptiz kızlar gibi giyinen kızlar, şiddet, insan kaçırma, insan öldürme, gasp….Bu diziler lise dizisi değil, sanki Güney Amerika filmleri gibi bir şey. Ne oluyor böyle, bu gençliği nereye götürmek istiyorsunuz? Alkol ve sigaraya sansür getiren RTÜK, bu ahlaki yozlaşmaya, gençliğin aklını ve kalbini körelten bu sahnelere neden sansür getirmiyor? Gençliğimizin elimizden gitmesine RTÜK neden sessiz kalıyor? Yoksa insanlık ve gençlik kimsenin umurunda değil mi?
RTÜK’ün sessiz kaldığı bu konulara MEB neden sessiz kalıyor? Bu dizileri izleyen gençlerin nasıl zehirlendiğini, bu kadar yanlış örneğin gençlerin bilinçaltına ve hayatlarına nasıl yansıdığını gören kimse yok mu? İnsanı iki şey mutlu eder: Anlamlı bir hayattan haz alan insanlar, huzurlu ve mutlu olurlar. Anlamsızlık çukuruna saplanmış, haz ve hızzın esiri olmuş bu gençlerin hayatını karartan bu dizilere ve yapım şirketlerine ses çıkaracak kimse yok mu? Gençleri korumakla ve yol göstermekle vazifeli olan bu insanların üç maymunu oynamayı kendilerine yakıştırıyorlar mı? Gençleri korumakla sorumlu kurumların sessiz kaldığı bu konulara aileler neden sessiz kalıyor? Özür dilerim, unutmuşum. Zaten öncelikle aileyi yok etmişlerdi ya… Ölüler dirilere yardım edebilir mi?
Toksik zihinli insanların hazırladığı bu toksik diziler, toksik hayatlara sebep oldu. Bu dizilerin tuzağına düşen gençler, “hayatı dizilerdeki sahte gerçeklikten” ibaret görmeye başladı. Sonuç olarak dizilerdeki gerçekliği hayatında uygulayan-uygulamaya çalışan bir gençlikle karşı karşıyayız. Yani, dizileri izlerken bu kadarı da olmaz dediğimiz sahnelerin gerçeklerini hayatımızda göreceğiz. Bu sahte gerçekliği hayatında oluşturamayan milyonlarca gençlerin yaşadığı küçüklük, aşağılık psikolojisini hiç düşündünüz mü?
Bu gençlerin isteklerini karşılayamayan ailelerin yaşadığı aile içi çatışmalara sebep olduğunuzun farkında mısınız? Bu diziler yüzünden gençliğin dramından haberiniz var mı? Gerçi bunların ne önemi var değil mi? Her şey para içindi, para geldikten sonra kime ne olmuş umrunuzda mı? Sanat niçin olmalıdır tartışmasının sonucu sanırım belli olmuş. Sanat para için olmuş, para geldikten sonra senaryoyu libidoyla yazmaya devam edeceksiniz…
Sonuç: Libido merkezli senaryolar istemiyoruz. Birbirinin namusuna göz diken ahlaksız senaryolar istemiyoruz. Değerlerimizi zedeleyen dizi sektörü istemiyoruz. İnsanlığa ve gençlere yol gösterecek, hayatı anlamalarını ve yaşamlarını kolaylaştıracak dizilere öncülük yapılmasını istiyoruz. Dizi para için değil, insanlara faydalı olması için yapılmalıdır. Dizilerin konusu libidoyla değil, akılla yazılmalıdır.
Mücahit Güler