ASIL MENZİL
Allah’ın armağan etiği akılla,
Belli bir tekâmül sonrası, nasıl,niçin ve neden gibi tüm surularla ilgili cevaplar bulma sürecini başlatan insan oğlu, yaratılışındaki gizemin ne olduğunu,var oluşundaki amacı, nereden gelip, nereye gideceğini,nasıl bir sonla yüz’leşeceği konusunda zaman zaman mutmain olmak adına, ilmi çalışmalar içinde varlıklarını his ettirdikleri bir gerçektir.Bu arayışta, kimisi felsefenin kesafetlı penceresinden hakikkat’ın pırıltılar’nı göremeye’rek küfrün karanlığında boğulmuş;kimisi de iman ve tefekkür nurrun’da gideceği menzili öğrenerek yol almıştır.Evet başta Kur’an;tüm ilahi kitaplara, peygamberlere,evliya ve esfiyalara dayanan, içinde sorularına bulabileceği cevapları olan,iman şuuruyla cilalanmış bir tefekkür.İşte asıl hedefe,asıl menzile varış bu şekilde mümkün olur.Yoksa bu dünya denilen gurbet çölünde yolunu kaybetmiş garipler gibi,bir serap’ın peşinden giderek; hakiki vatanımız olan Cennete gidemeden yok olur gideriz.Cennet; Allah’ın Adem ve evlatlarına tahsis ettiği sonsuz mekandır.Yani yaratılış hikmetin’deki bütün sorulara bulabileceğimiz cevapların odak noktası.
Elbette bu dünyadan;ahiret yurduna kadar kaçınılması mümkün olmayan bu beşeri yolculukta;şeytani ve nefsi bir takım engellerle yolumuzun kesileceği,çeşitli aldatılma sürecini yaşayacağımız aşikar.Tüm bu olumsuzluklara meydan vermemek için misafiri olduğumuz bu dünyada, acz ve fakrmızı idrak ederek;Allah’a kul olma noktasında müspet temayül’ler üstünde teamüller inşa etmek gerekir.Evella bilinmeli ki;Cennette gitmenin yolu,bu dünyayı Cennet yapmaktan geçer.
Toplumda hizip çıkarmak, Nifak ekmek,huzur bozmak,bozgunculuk yapmak kalp kırmak gibi;onay görmesi mümkün olmayan fiiller; çıkılan yolda hedef şaşırtmak’tan öteye geçmez.Tabi saf ve temiz bir kalp ile tövbe ederek;bu işleri bir daha yapmayacağı sözünü Rabbine vermesi dışında…
Her insan ayrı bir dünyadır.Bir başkasının dışardan müdahil olma durumu söz konusu bile olmamalıdır.
Kişinin hak ve hukukuna mütecaviz bir davranış Allah katında büyük günahlar’dandır.
Çünkü Hak, Allah’ın ismi Şerifi dir.Dolayısıyla hâşâ,bin kez hâşâ; çiğnemek gibi bir fiile zikri bile sakınca doğurur.
Bunların dışında,verilen İlahi emir ve buyrukları yerine getirmek;beşeri münasebetleri müspet temeller üzerinde tesis etmeyi şiar edinmek varacağı’mız menzile ulaşmamızı kolaylaştıracaktır.Bakara suresinin 30.ayetinde Allah’ın,Yer yüzünde bir halife yaratacağına dair sözleri üzerine hayret eden meleklerin,
” bozgunculuk çıkarıp kan dökecek birini mi” sorusuna;ona isimler’mi öğreteceğim diye cevaplaması ,insanın onun isimlerinden müteşekkil oluşu hakkında fikir sahibi yapıyor.Bu müsemma üzerinde olması istenen insanın,bunun haricinde ameller arz etmesi karşısında bir cezayı müeyyidesi olacağı kesin olmakla birlikte;aslında özümüze,başka bir deyişle kendimize olan yürüyüşün de natamam kalacağı konusunun bilinmesi gerekir.Asl olanda budur zaten.Müteşşekil olduğumuz ilahi isimlere oldukça bir uyum sağlama gayreti içinde olmamız;bu yönde seyir eden ameller,bizi gideceğimiz hedefe ulaştırır.Kendisine cüzi irade anahtarı verilen insan; dilediği gibi Cennetin veya Cehennemin kapılarını açmayı tercih edebilir.Allah bizi hidayettin’den mahrum etmesin.